| 0 yorum ]

Özellikle E, A ve B kompleks vitaminleri içeren susam yağı mineral olarak da demir ve kalsiyum bakımından hayli zengin. İçeriğinde sesamol, besamolin ve sesamin antioksidanları da barındırıyor.Ayrıca içerdiği omega 9 oranı ve antioksidanlar nedeniyle ısıya, tere ve ışığa karşı dayanıklı; cilde sürülmesinden sonra güneş ışığı altında uzun süre bozulmadan kalabiliyor. İçindeki doğal lesitin ve antioksidan maddeler, yağın derinlere kadar emilmesini sağlıyor. Böylece cildin yaşlanması engelleniyor. Susam yağı; saç için de çok etkili. Uzmanlar; doğrudan saç diplerine uygulanırsa saçları güçlendirdiğini belirtiyor. İçeriğindeki kalsiyum sayesinde tırnakları da onarıyor.

| 1 yorum ]

 

 


An image depicting research findings linking brain chemistry with aggressive personality has been named “2007 Image of the Year” by the Society for Nuclear Medicine (SNM). The research, which was performed at the U.S. Department of Energy’s Brookhaven National Laboratory, showed that healthy men with lower levels of a particular brain enzyme exhibited more aggressive personality traits, as measured by a standard personality questionnaire 


This neuroimaging research — in normal, non-violent subjects — strengthens the link between low levels of the brain enzyme, known as monoamine oxidase A (MAO A), and aggressive behavior, which has been a topic of research for more than two decades.
“Our study provides evidence of an association between brain MAO A level and aggressive personality traits in normal individuals,” said Nelly Alia-Klein, an assistant scientist at Brookhaven Lab’s Center for Translational Neuroimaging, who presented her work at the society’s 54th annual meeting in Washington, D.C. “If this model of understanding is tested with individuals who actually engage in aggressive or antisocial behavior, such as domestic violence, it could show promise in the future for pharmacological intervention against abnormal aggression,” she added.
The researchers assessed brain MAO A activity in 27 healthy, non-violent male volunteers using positron emission tomography (PET) scanning. This technique uses a radiotracer-tagged molecule that binds to brain MAO A and can be measured quantitatively by PET. The subjects also completed a standard, 240-question personality questionnaire, which gave the researchers a complete profile of the men’s personalities, not merely their tendency toward aggression.
The main finding: The lower the subjects’ brain MAO A activity levels, the more they answered “yes” to statements about taking advantage of others, causing them discomfort, having a short temper, vindictiveness, and enjoying violent movies. “Only aggressive personality was related to brain MAO A activity — not other personality dimensions,” Alia-Klein emphasized.


It is important to note that MAO-inhibitor drugs are effective in treating depression and are not associated with aggressive behavior, she added.
SNM past president and historian Henry N. Wagner Jr. announced the depiction of the Brookhaven Center for Translational Neuroimaging findings as the Image of the Year at a press conference on June 4 during the society’s annual meeting. The honored image, chosen from thousands presented at the meeting, graphically shows the group’s approach providing a visual model of their scientific study into the uncharted gene-brain-behavior complex. It consists of four images, including a PET scan showing brain MAO A activity.
“One of the major scientific contributions of molecular imaging is its ability to relate human brain chemistry and behavior,” said Wagner, who for 30 years has summarized current trends in molecular imaging and nuclear medicine, and annually selects an Image of the Year at the society’s meeting.

| 1 yorum ]

 Sağlıklı Saçlar İçin:
- Günlük olarak pahalı olmayan bir Vitamin alın.

- Saçınızı fazla taramayın. Sadece gerektiğinde şekil vermek için tarayın.

- Kaliteli bir tarak ya da fırça kullanın. Keskin metal ya da plastik uçlar saçlarınızın uçlarının kırılmasına neden olur.

- Kaliteli saç ürünleri kullanın. Çoğu alışveriş merkezlerinde satılan şampuan ve saç ürünleri aslında birçok kötü kimyasal maddeyi içlerinde bulunduruyor. Mesela 'ammonium laurel sulfate' , ya da silikon içeren ürünler saçınızı kurutarak daha kolay kırılmasına neden olabiliyor. İçlerinde birçok koruyucu madde bulunduğunu iddia eden bu ürünler saçınız için aslında en büyük tehlikeyi oluşturuyor.

- Saçınızı sıkı bantlarla toplamayın. Bırakın rahat kalsın. Bu tür toplama şekilleri de kırılmalara neden oluyor.


Sıcak yağ tedavisi
Kurumuş ve yıpranmış saçları en iyi canlandırma yöntemi zeytinyağı tedavisidir. Saçlarınıza parlaklık vermek ve beslemek için 2 çorba kaşığı zeytinyağını ısıtın. Bunu yavaş yavaş tüm saç derinize yedirin. Sıcak suda ıslattığınız bir havluyu sıktıktan sonra bir türban gibi başınıza sarın. Havlu soğurken bu işlemi iki veya üç defa tekrarlayarak, başın yağı iyice emmesini sağlayın. Sonra saçlarınızı yıkayarak, iyice durulayın. Bu bakım türü, özellikle çabuk kırılan saçlar için çok yararlıdır.

Hintyağı tedavisi
Yarım çay fincanı hintyağını ısıttıktan sonra baş derinizi ovarak saçınızın yağı emmesini sağlayın. Yavaş yavaş tarayacağınız saçlarınızı kaynar suya batırırıp sıktığınız havluyla sarın. Bu işlemi yaptıktan sonra yarım saat kadar bekleyip şampuanla yıkayın. Bu tedavi, fazla ince, çabuk kırılan, kuru saçlara iyi gelir.

Zeytinyağı ve bal tedavisi
Yarım çay fincanı yeşil zeytinyağıyla bir çay fincanı süzme balı karıştırın. Bu sıvıyı iyice sallayıp çalkalayın ve bir kaç gün dinlenmeye bırakın. Daha sonra bu karışımı baş derisinize ovarak ve tarayarak yedirin. Ancak bu işlemi yaparken tarağın dişlerinin baş derinize batmamasına özen gösterin. Başınıza bir naylon torba geçirerek, başın sıcaklığını muhafaza etmeyi sağlayın. Karışımı başınızda yarım saat beklettikten sonra, saçlarınızı bol suyla durulayın. Bu işlem, koyu renk saçların ışıltılı bir hal alıp parlamasını sağlar.

Protein tedavisi
Yumurta ile yapılacak protein tedavisi hemen hemen her tür saç için uygundur. İki yumurtayı çırpın ve içine yavaş yavaş bir çorba kaşığı zeytinyağı, bir çorba kaşığı gliserin, bir çorba kaşığı sirke (mümkünse elma sirkesi) ilave edin. Saçınızı bir kez şampuanladıktan sonra saçlarınıza bu karışımı sürüp 15-20 dakika bekleyin. Saçlarınızı iyice duruladıktan sonra saçlarınızın çok kısa sürede canlandığını fark edeceksiniz.

Kakao yağı tedavisi
Koyu renk saçlı kişilerin uygulayabileceği bir başka bakım yöntemi ise aşağıda anlatılan


bu karışımdır. İçinde su kaynayan genişçe bir tencerenin içine daha küçük bir kabı oturtun. Yarım çay fincanı ayçiçeği yağını, 1 çorba kaşığı kakao yağını, 1 çorba kaşığı susuz lanolini bu ikinci kabın içinde eritin. Bütün bu yağlar eriyince, kabı kaynar suyun içinden alın ve karışımı iyice çırpın. Bu karışımdan 1 çorba kaşığı kadarını alarak buna 1 çorba kaşığı su katın, iyice karıştırın. Bu sıvıyı ovarak başınıza sürün ve bu durumda 15 dakika ile yarım saat arasında bekleyin. Ardından saçınızı yıkayıp durulayın. Bu tedavi koyu renk saçlara yeni bir canlılık ve parlaklık verir.

| 1 yorum ]

Portekiz'in yedi tepe üzerine kurulu başkenti Lizbon; Arnavut kaldırımları, tarihi binaları, bol yokuşlu yolları ve sıcakkanlı insanlarıyla İstanbul'u anımsatıyor..

'Avrupa başkentleri' denilince birçoğumuzun aklına, yabancıyı çok da kolay kabullenmeyen, özellikle dil bilmiyorsanız hayatın oldukça zor olduğu kozmopolit yerler gelir. Oysa Avrupa'nın en batı noktasındaki Portekiz'in başkenti Lizbon bu tanımdan çok uzak. Tıpkı Roma ve İstanbul gibi yedi tepe üzerine kurulu Lizbon şehrinde, kendinizi 'yabancı' hissetmeniz neredeyse imkânsız. Arnavut kaldırımları, mimari dokusu, sıcakkanlı insanları ve hatta deprem mazisiyle İstanbul'a çok benziyor. Buna bir de ulaşım kolaylığı ve uygun fiyatlar eklenince Lizbon ideal bir tatil rotası oluveriyor.KARMAŞIK AMA ZARİF Atlas Okyanusu'na kıyısı olan kent, Tejo Nehri'nin oluşturduğu haliç üzerine kurulu. Bu yüzden kentin neredeyse her yerinden inanılmaz güzel deniz ve nehir manzarası görmek mümkün. Turistler kente 'Beyaz Şehir,' diyorlar. Bunun nedenini eski bir yerleşim birimi olan Alfama'nın daracık, dik yokuşlu sokaklarını aşıp tepeye vardığınızda anlıyorsunuz. Aşağıya kuşbakışı baktığınızda sadece kırmızı damlar ve bembeyaz binalar görünüyor. Tıpkı İstanbul gibi Lizbon'da da oldukça fazla yokuş var. İrili ufaklı binaları, daracık sokakları biraz karmaşık gibi görünse de özellikle mozaik kaplı yapıtlar, kente zarif bir hava katıyor.BURAM BURAM TARİH Lizbon'un şehir merkezi batı Avrupa'daki belkide en az gelişen yerlerden biri. Burada ne yüksek bir gökdelene rastlamak mümkün, ne de modern bir yapıta. Çünkü binalar tamamen tarihi dokularına bağlı kalınarak restore edilmiş ve farklı mekânlara dönüştürülmüş. Duvarları mozaik (azulejos) kaplı binalar sıkça göze çarpıyor. Birbirine oldukça yakın bu apartman dairelerinde Portekizli kadınlar bir balkondan diğerine gerdikleri iplere çamaşırlarını asıyorlar. GECE HAYATI HIZ KESMİYORLizbon mazisiyle de İstanbul'a benziyor. 1755 yılında meydana gelen büyük deprem ve tsunami sonrası 60 bin kişi hayatını kaybetmiş. Birçok kenti yerle bir eden deprem, bir tek bugün gece hayatının da nabzını tutan Alfama bölgesine zarar vermemiş. Burası, Portekiz'in halk müziği olan Fado'nun (Eskiden sevdiklerini denize gönderen kadınları tarafından söylenen ağıt) evi sayılıyor. Çünkü en ünlü Fado kulüpleri peşi ardına burada sıralanıyor. Bildiğimiz tavernayı andıran Fado mekânlarında, şarkı esnasında yemek yemek ya da ses çıkarmak ayıp karşılanıyor, şimdiden uyaralım. "Fado beni açmaz," diyenler ve biraz daha hareket isteyenler gece 03.00'e kadar kulüplerin açık olduğu Bairro Alto bölgesinin yolunu tutabilir. "Bu kadarı da bana yetmez," diyorsanız, o halde Avenida 24 Julho bölgesindeki partiler 06.00'ya kadar devam ediyor, bizden söylemesi. ALIŞVERİŞ ZAMANIPortekiz denizciliğini temsil eden Belem kulesi şehrin en önemli yapıtlarından biri. Belem bölgesi ayrıca, su, un ve şekerle yapılan pudin tatlısıyla da ünlü. Lizbon'un en meşhur caddesi ise ünlü markaların da bulunduğu Rua Agusta. Eiffel Kulesi'nin mimarı tarafından yapılan ünlü Santa Justa asansörü de yine bu bölgede bulunuyor. Üstelik bu neogotik tarzdaki asansörle şehrin en eğlenceli yerlerinden biri olan Bairro Alto bölgesine geçebilir ve Fado tavernalarından birinde günü sonlandırabilirsiniz. Ama Lizbon'un gece hayatında ipi göğüsleyen kulüp hiç kuşkusuz John Malkovich'in sahip olduğu eski bir depo olan Bico do Sapato. Portkez, Japon ve füzyon, üç farklı mutfak sunan kulüpte ara ara Cameron Diaz gibi Hollywood starlarına da rastlamak mümkün. PORTEKİZ ŞARABI VE BALIKLizbon'da 'yemek' denilince ilk olarak akla deniz ürünleri geliyor. Balık çeşitleri, yengeçler, ıstakozlar, istiridyeler, denizle ilgili ne ararsanız burada bol bol bulabilirsiniz. Üstelik Lizbon'da bir taksi, bir de yeme-içme oldukça hesaplı. Tipik Portekiz yemeklerinin tadına bakmak istiyorsanız, Bairro Alto'daki Fado müzik yapan herhangi bir restorana girebilirsiniz. Çoğunlukla buradaki restoranlar aile tarafından işletilen, ufak ve ucuz yerler. Neredeyse tüm restoranların kapısında günün mönüsü asılı. Yemekten önce garsonlar masaya bazı aperitifler getiriyor. Ancak bunların paralı olduğunu hatırlatmakta yarar var. Fakat siz tabaklara dokunmadığınız sürece, hesaba dahil edilmiyorlar. Çok geleneksel olmayan mutfakları denemek istiyorsanız da Alfama'ya gidebilirsiniz. Buradaki cadde üzerindeki restoranlardan dilediğinizi seçebilirsiniz. Bir çeşit paella'ya benzeyen deniz mahsulleri pilavını (arroz de marisco) denemeyi unutmayın. Kentin en lüks restoranları ise eski bir rıhtım olan Kais ve Blues. Buralarda Lizbon cemiyet hayatının önde gelenlerine rastlayabilirsiniz. Yemek sonrası ise tatlı Portekiz şaraplarının tadına bakmayı ihmal etmeyin. Keskin ve şekerli aromaları yüzünden, yemeklere Portekiz şarabı pek gitmiyor. Ama yemek sonrası özel mahzenlere giderek 40 hatta 100 yıllık şarapların tadına bakabilirsiniz

| 1 yorum ]


Olumsuz etkilere maruz kalmadığında cildimizin 40-50 yaşına kadar yaşlanmadığını biliyor muydunuz? Her kadın mükemmel bir ciltle doğar; zaman ilerledikçe sivilce, gözenek ve lekelerle savaş başlar. Ancak doğru kozmetiklerle bebekliğinizdeki cildinize sahip olabilirsiniz
Cildinizle temas eden her şey, cildinizin yıpranmasına neden oluyor. Lekeler, sivilceler, gözenekler ve siyah noktalar cildimizin dış faktörlerden etkilendiğinin en büyük kanıtı. Birçok uzman, çevresel faktörlerin cildimizin yaşlanmasına sebep olduğunu söylüyor. Güneş ışınlarına maruz kalmak, sigara dumanı, stres de cildimizin yaşlanmasını hızlandıran faktörler arasında. Bu etkenlerin hiç olmadığı varsayıldığında, normal insan cildinin 40-50 yaşına gelene kadar kırışık, yıpranma gibi sorunlarla karşılaşmayacağı biliniyor. Araştırmaların ortaya koyduğu bu bilgiye göre, zararlı etkileri en aza indirmek ve cildimizin kaderini değiştirmek elimizde. İşte cildimizin en çok karşılaştığı sorunlar ve bunları gidermek için mini bir rehber....GÜNEŞ LEKELERİUzun süre güneşe maruz kalan ciltler UVA ve UVB ışınlarından zarar görüyor ve deride güneşin olumsuz etkileri ortaya çıkıyor. Bu etkiler güneşe bağlı deri yaşlanması, ciltte ince veya kalın çizgilenme, kuruluk, ince kırmızı damarcıklar, renk bozukluğu, derinin esnekliğinin azalması, gözeneklerin ve siyah noktaların büyümesi şeklinde sıralanabilir. Geçmişte güneş ışınlarına maruz kalıp yanık ve su toplaması gibi durumlarla karşı karşıya kaldıysanız, siz göremeseniz bile cildinizde ancak analizler sonucunda fark edebileceğiniz lekeler olabilir. Bazen de güneş lekeleri fark edilebilir büyüklük ve renge sahip olabiliyor.. Bu durumda vücutta en sık sırt, göğüs ve el üstünde kahverengi izler şeklinde görülüyor. Güneş ışınlarına maruz kalınmaya devam edildikçe renklerde koyulaşma daha belirgin olarak ortaya çıkıyor. Bu lekeleri tetikleyen sadece güneş ışınları değil. Solaryuma giren kişilerde de lekeler görülebiliyor. Bu kahverengi lekeleri kişinin genetik özellikleri, hormonal durumu, alınan sıvı gıdalar ve ilaçlar da etkiliyor. Genç yaşlarda kanser öncüsü olarak nitelendirilmeyen bu lekeler, özellikle kadınlarda kozmetik bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Derisi açık renkli, sarışın kişilerde ve yaşlılarda daha sık görülüyor. Güneşin cilde olan bir diğer zararı ciltte renk bozukluğuna ve büyüyen gözeneklere neden olması. Bunlardan kurtulmanız biraz zahmetli olsa da iyi bir bakım sonucunda eski cildinize kavuşabilirsiniz. Tekrar aynı sorunları yaşamamak için düzenli olarak koruma faktörlü (SPF) ürünler kullanmanız gerekiyor. ÇİLLERÇiller açık ve daha koyu lekeler olarak en çok yanak, alın ve çene bölgesinde görülüyor. Genelde güneşli mevsimlerde artarken güneşsiz mevsimlerde azalma fark edilebiliyor. Açık tenli kişilerde özellikle de kızıl saçlı kişilerde daha çok çil olabiliyor. Çillerin yaz aylarında daha çok belirginleştiğini hepimiz biliyoruz. neden mi? Çünkü kış aylarında derinin boya pigmenti olan melanin daha az üretilirken, güneşli havalarda daha fazla üretiliyor. Kışın yeni hücrelerle yer değişimi olduğundan çiller tamamen ortadan kalkabiliyor ya da renkleri soluyor. Çiller yaşla birlikte de azalabiliyor veya daha az belirgin hale gelebiliyor. Çil sorunu olan kişiler, her zaman güneşten korunmaya özen göstermeliler. Yüksek koruma faktörlü kremler devamlı ve dikkatlli kullanılırsa çillerin renginin solmasına yardımcı olabilirler. Ayrıca bazı leke giderici kremlerin düzenli kullanımı da oldukça faydalı. Bu kremler genellikle hidrokinon, alfa hidroksi asit ve C vitamini içeriyorlar. Kimyasal peeling, lazer ve ışın terapileri de ayrıca çözüm sunabilir.

| 0 yorum ]

Angelina'yı eriten diyet!




Güzel oyuncu Angelina Jolie kendisini bir haftada forma sokan mucize diyetin sırrını anlattı...


Hep çok yiyen bir çocuk oldum. Hareketsizlik ve dengesiz beslenme sonucunda ufak yaşta çok kilo aldım. Şansım ise 10 yaşındayken güreşle tanışmak oldu. Bu sayede forma kavuştum ve güreş, hayatımda hâlâ çok önemli bir rol oynuyor. Stres atmanın yanı sıra bütün kaslarınızı çalıştırmanızı sağladığı için güreşin çok faydasını gördüm. Güreş gibi dayanıklılık egzersizleri aynı anda hem kalp atışlarınızı hızlandırdığı hem de vücudunuzu forma soktuğu için son derece etkili sporlardır. Güreş, Angelina Jolie ile "Tomb Raider" filmine hazırlanırken de en çok yaptığımız sporlardan biriydu. Angelina güreşmenin günlük hayatın stresinden kurtulmasını sağladığını söylüyordu. Angelina ile yaptığımız güreş seanslarını duyan Scarlett Johansson da kısa sürede öğrencim oldu.


Geçtiğimiz 30 yıl içinde yaşamları fiziksel yapılarına ve dış görünüşlerine bağlı olan sayısız insanla çalıştım. Öğrendiğim en önemli şey şu oldu: Formda olmak ve öyle kalmak için çok fazla zaman ayırmanıza gerek yok. Angelina'yı Lara Croft'a yakışır bir vücuda kavuşturmam için sadece altı haftam vardı. Buna rağmen haftada üç gün, en fazla 30 dakika süren seanslarla tahmin ettiğiminzden bile daha zinde bir vücuda kavuştu.
Şınav çekmek ve çömelme hareketleri, kısa sürede vücudunuzu şekle sokmak için en etkili egzersizlerdir. Her seansta yavaş ve sistemli çalışarak var olan kaslarınızı kuvvetlendirir, yeni kaslar oluşturur ve kalp atışlarınızı hızlandırırsınız. Her egzersizi, tekrar edemeyecek hale gelene kadar yapmalısınız. Vücudunuzun limitlerini zorlamalısınız.
Kısa zamanda forma girebilmek için egzersiz yapmanın yanı sıra dengeli beslenmeniz ve dinlenmeniz gerekir. Yediklerinize dikkat etmeden yapacağınız egzersizlerin faydasını görmeyeceğiniz gibi, uzun vadede vücudunuza özellikle de eklemlerinize zarar vermeniz kaçınılmazdır.

İyi bir uyku, masaj salonunda geçirilen zamandan değerlidir
Gıdalar vücudumuzun yakıtıdır. Bu yüzden egzersiz yaparken aldığınız gıdaların dengesine dikkat etmelisiniz. Atkins gibi "mahrumiyet" diyetleri kısa sürede kilo vermenizi sağlasa da, yüksek protein alımına dayanan diyetlerin zaman içinde böbrek hastalıklarına, kalp rahatsızlıklarına hatta kemik erimesine yol açtığı ortaya çıktı. Çünkü "iyi beslenmek" doğru beslenmekle aynı şey değildir. Sürekli salata ve meyve yiyen bir kişi doğru beslendiğini zannedebilir. Oysa protein içermeyen bu diyet, "doğru beslenme"ye örnek gösterilemez.
En basit anlatımla iyi beslenme, dengeyle ilgilidir. Bu nedenle öğrencilerime önerim, günde beş-altı kez, bir avuç büyüklüğünde ve eşit miktarda protein ile karbonhidrat içeren öğünler yemeleridir. Vücudumuzun enerji kaynağı olduğu için protein, diyetlerin vazgeçilmez unsurudur. Ama yeterli miktarda karbonhidrat almazsanız, yeni kas oluşumu da gerçekleşmez.


İçtiğiniz su miktarını artırarak da hayat tarzınızı kısa zamanda değiştirebilirsiniz. Vücudunuzdaki su miktarını artırmak kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlar. Kaslarımızın yüzde 70'i sudan oluştuğu için yeterli miktarda su almazlarsa düzgün çalışmazlar. Susuzluk aynı zamanda yorgunluk hissine de sebep olur.
Son olarak, kısa zamanda forma kavuşmak için her gün bir saat daha fazla uyuyun. İyi bir akşam uykusu, masaj salonunda geçirilen zamandan çok daha önemli ve etkilidir.


Egzersiz yaparken bu diyeti uygulayın

Pazartesi
1. Öğün: 50 gram tahıl ve yağsız süt
2. Öğün: Muz ve fındık-fıstık
3. Öğün: 100 gram tavuk, fesleğen sosu ve çamfıstığıyla karıştırılmış 30 gram kepekli makarna
4. Öğün: İki kraker ve beyaz peynir
5. Öğün: Zencefil ve limon ile marine edilmiş ızgara jumbo karides ve kepekli pirinçten pilav (60 gram)

Salı
1. Öğün: Tarçınlı krep
2. Öğün: Meyve ve ceviz (50 gram)
3. Öğün: Kepekli ekmek ve marul ile yapılmış hindili sandviç
4. Öğün: 50'şer gram kuru meyve ve fındık
5. Öğün: Yağsız, dana kıymalı (150 gr.), kepekli makarna

Çarşamba
1. Öğün: Yulaf ezmesi ve yağsız süt
2. Öğün: Çavdar ekmeği ve beyaz peynir
3. Öğün: Patates ve 90 gram tonbalığı
4. Öğün: 200 ml. taze portakal suyu ve birkaç fındık
5. Öğün: Mezgit balığı ve ıspanak

Perşembe
1. Öğün: Tarçınlı krep
2. Öğün: Az yağlı beyaz peynir ve bir elma
3. Öğün: Taze karides ve salata (100 gram)
4. Öğün: Meyve ve fındık (50 gram)
5. Öğün: Sebze, sarmısak, soya sosu ve tel şehriye ile yağsız ızgara tavuk

Cuma
1. Öğün: Çırpılmış üç yumurta beyazıyla kepek ekmekli tost
2. Öğün: Bir avuç fındık
3. Öğün: 100 gram tavuk (soğan, yeşil ve kırmızıbiberle pişirilmiş)
4. Öğün: 2 kraker ve az yağlı beyazpeynir
5. Öğün: Yağsız dana eti, biberiye ve 200 gram kuskusla doldurulmuş büyük kırmızı veya yeşil biber


Kısa sürede forma girmek için ideal egzersizler
Çömelme hareketleri (bacaklar için): Bacaklarınızı omuz genişliğinde açarak durun. Dizleriniz 90 derecelik bir açı yapana kadar çömelin ve yavaş yavaş doğrulun.
Şınav (göğüs, omuzlar için): Egzersiz yaparken karnınızı iyice içine çekmeyi unutmayın. Tekrar edemeyecek hale gelene kadar yavaş yavaş şınav çekin.
Çökme hareketleri (kol kasları için): Bir sandalyeye veya banka oturun. Kollarınızdan destek alarak kendinizi öne doğru itin ve dirsekleriniz 90 derecelik bir açı alana kadar yere çömelin. Yavaş yapacağınız bu hareketler sırasında da karnınız içine çekik olmalı.
Mekik (karın için): Bacaklarınızın arasına bir yastık sıkıştırarak sırtüstü uzanın. Ellerinizi başınızın arkasına koyun. Karnınızın el verdiği kadar öne doğru yavaş yavaş uzanın ve gevşeyin.


Bunları yapmayı unutmayın


Yeterince uyuyun: Önemli bir güne geri sayarken alacağınız bir saatlik ekstra uyku, fiziksel görünümünüze de, ruh halinize de çok fayda sağlayacaktır.

Bol su için: Su daha iyi görünmek ve daha iyi hissetmek için şarttır. Bu nedenle günde 8-10 bardak su içmeniz gerekir. Vücudunuzun susuz kalması halinde hem daha verimsiz olursunuz hem de kendinizi yorgun hissedersiniz.

Plan yapın: Diyetinize bağlı kalmak için bir plan yapın. Çalışma ve dinlenme günlerini daha önceden belirlemeniz işinizi kolaylaştıracaktır.

Etiketleri okuyun: Bazı gıda paketleri son derece yanıltıcı olabilir. Örneğin birçok az yağlı ürünün şeker seviyesinin yüksek olduğu ve bazı şişe sularının da fazla tuz içerdiği görülebilir.